Notice: Constant MENU_BYPASS_PAGE_ID already defined in /home/cmsbooklogic/public_html/domains/templates/34/config.php on line 2
GÖRMEDEN DÖNMEYİN | Laleli Hotel Izmir

check availability

Check in
Check Out
Rooms
Adults
Children

GÖRMEDEN DÖNMEYİN


 

İZMİR SAAT KULESİ

Konak Meydanı'nda yer alan ve İzmir’in sembolü olan Saat Kulesi Osmanlı Padişahı Sultan 2.Abdülhamit’in tahta çıkışının 25.yılını kutlamak amacıyla 1901 yılında; İzmir Valisi Kıbrıslı Kamil Paşa, Bahriye Mirlivası Said Paşa ve Belediye Reisi Eşref Paşa’dan oluşan komisyon tarafından yaptırılmıştır. Bu yapı 25 metre yüksekliğinde, dört katlı ve sekizgen planlıdır. Platformu beyaz mermerden ve diğer yapıları ise; kesme taştan yapılmıştır. Kolonlar Kuzey Afrika temasını taşır. Kulenin saati Alman İmparatoru 2. Wilhelm tarafından hediye edilmiştir. Saat Kulesi’nin dışı baklava dilimi kabartmaları yapılmış ve 4 tane 75 cm. çapında saat eklenmiştir.


TARİHİ KEMERALTI ÇARŞISI

Mezarlık başı semtinden Konak Meydanı’na kadar uzanan bölgeyi içine alan tarihi çarşıdır. Çarşının ana caddesi Anafartalar Caddesidir. Ve büyük kavis çizer. Bu kavis; caddenin geçen yüzyıllarda var olan iç limanın etrafını dolaşmış olmasından kaynaklanmaktadır. Liman, zamanla ağzına doğru dolmaya başladığından, yeni yerleşim ve ticaret sahaları açılmış ve buraları yeni binalarla değerlendirilmiştir. İlk yapıldığı yıllarda çarşı, kısmen tonozlu, kiremit örtülü, yan sokakları ve arastalarıyla bir kapalı çarşı görünümündeydi. Yakın yıllara kadar Şadırvan altı Cami’nden Havra Sokağı’na kadar devam eden sokakların üstü örtülü idi. Çarşı; Kemeraltı adını bu bölümünün üstünün kapalı olması özelliğinden almıştır. Çarşıya dik olarak açılan bugünkü küçük sokakların bir bölümünün üstü de yine beşik tonozlarla örtülü bulunuyordu. Bunlara açılan diğer ara sokaklarla birlikte arastalar oluşmaktaydı. Çarşı içinde pek çok han yer almaktadır. Eskiden olduğu gibi günümüzde de Kemeraltı Çarşısı, İzmir’in en önemli alışveriş merkezidir. Eskinin gizemli tonoz ve kubbeli dükkânlarının sayısı oldukça azalsa bile, modern iş merkezleri, mağazaları, sinemaları ve kafeteryaları ile sokakları günün her saati canlı, her türlü alışverişin yapılabileceği bir site görünümündedir. Bu kapalı ve açık mekânlardan oluşan çarşıda geleneksel Türk el sanatlarından seramikler, çini panolar, ahşap ürünler, tombaklar, halı ve kilimler, deri ürünlerinin her çeşidini bulmak mümkündür.


TARİHİ ASANSÖR

Mithatpaşa Caddesi ve Nihat Bey Caddesi Caddesi’nin arasında iki asansörü barındıran asansör kulesidir. Caddeler arası 50 metre yükselti farkından dolayı semt arasında 155 basamakla çıkılan ve ulaşımı kolaylaştırmak için tarihi asansör Musevi işadamı “Nesim Levi” tarafından 1907 yılında yaptırılmıştır. Asansör kulesi 3 katlıdır. 1. Dünya Savaşı’nda asansörün alt katı; Kumarhane – orta katı; Fotoğrafhane – üst katı ise; Sinema olarak kullanılmıştır. Asansör zaman içinde çeşitli insanlara kiraya verilmiştir. 1942 yılında Şerif Remzi Reyent’e satılmıştır. İnciri dünyaya tanıtan iş adamıdır. 1960 yılında İzmir Belediyesi ve Şerif Remzi Reyent arasında anlaşmazlık çıktığı için asansör kapatılıp, depo olarak kullanılmaya devam etmiştir. Şerif Remzi Reyent 1973 yılında vefat etmiş ve asansör kaderine terk edilmiş halde bırakılmıştır. Şerif Remzi Reyent’in yeğeni Ayla Ökmen tarafından İzmir Belediyesi’ne bağışlanmıştır. 105 yıldan bu yana ayakta dimdik duran asansör günümüzde işlevini sürdürmekte kafe, bar ve restoran olarak eşsiz manzarasıyla turistleri çekmekte ve İzmir’in eşsiz manzarasını sunmaktadır. *Ünlü sanatçı Dairo Moreno’nun yaşadığı ve sanatçının adıyla anılan bu sokak korunmaktadır.


TARİHİ ANTİK AGORA/ SMYRANA

Grekçe bir kelime olan Agora, “toplanılan yer, kent meydanı, çarşı, pazar yeri” gibi anlamlara gelmektedir. Antik Çağ’da agoraların ticari, siyasi ve dini fonksiyonlarının yanı sıra sanatın yoğunlaştığı ve birçok sosyal olayların geçtiği veya gerçekleştirildiği kentin odak noktası olduğunu bilinmektedir. Antik Çağ’da her kentte en az bir agora yer almaktadır. Kimi büyük kentlerde ise genelde iki agora yer alırdı. Bunlardan biri, devlet işlerinin görüldüğü, etrafında çeşitli kamu binalarının toplandığı devlet agorası, diğeri ise ticari faaliyetlerin yoğunlaştığı ticaret agorasıdır. İzmir agorası, M.Ö. 4 yy’da antik Smyrna Kenti’nin taşındığı Pagos (Kadifekale)’un kuzey yamacında kuruludur. Dönemin önemli kamu binalarıyla çevrilmiş olan bu yapı kentin devlet agorasıdır. Hellenistik Dönem’de kurulmuş olan agorada günümüze gelebilmiş kalıntıların çoğu, M.S. 178 depreminden sonra İmparator Marcus Aurelius’un destekleriyle yeniden inşa edilen Roma Dönemi agorasına aittir. Smyrna agorası, dikdörtgen formda planlanmış, ortada geniş bir avlu ve etrafın sütunlu galerilerle (stoa) çevrili bir yapıdır. Kazılarla açığa çıkarılan kuzey ve batı stoa bodrum katı üzerinde yükselmektedir. Kuzey stoa plan özellikleri açısından bazilikadır.


KÜLTÜRPARK (İZMİR FUAR ALANI)

İzmir Kültürpark Behçet Uz öncülüğünde 1 Ocak 1936 yılında kurulmuştur. Kültürpark'ın kurulmasındaki amaç; Atatürk’ün isteği doğrultusunda Türkiye Cumhuriyeti’nin diğer devletlerle olan ekonomik bağlantısını sağlamaktı. Kültürpark 420.000 m2 alan üzerine kurulmuştur. İçinde; 14 kapalı sergi salonu, 4 konferans salonu, Atatürk Açıkhava Tiyatrosu, İsmet İnönü Sanat Merkezi, İzmir Sanat, Fuar Evlendirme Dairesi, Celal Atik Spor Salonu, lunapark, Hayvanat Bahçesi, Paraşüt Kulesi, Gençlik Tiyatrosu, Resim-Heykel Müzesi, İzmir Tarih ve Sanat Müzesi bulunmaktadır. Bunun yanında da; 1850 metrelik koşu parkuru, yüzme havuzu, kapalı spor salonu, tenis kortları, halı saha gibi spor etkinliklerine imkân sağlayan mekânlarda bulunmaktadır. Kültürpark’ta 8000'den fazla ağaç ve 200 civarı bitki bulunmaktadır. Ağaçlar ve bitki örtüsünün künyesi çıkarılmış ve ağaçlar sigortalanmıştır. Bu haliyle Kültürpark, “İzmir Enternasyonel Fuarı” gibi Uluslararası bir niteliğe sahiptir. Kültürpark’taki bitki örtüsünü tanıtmak ve doğa bilincinin gelişmesine katkı sağlamak amacıyla “İZFAŞ” tarafından ”Kültürpark’ın Ağaç ve Çalı Türleri” adıyla çıkarılmış bir yayın da bulunmaktadır.


ALSANCAK KORDONBOYU

Şiirlere ve şarkılara esin kaynağı olmuş, romantik günbatımı, imbatı, barları, kafeleri, balık lokantaları, şık mağazaları, geçit törenleri, koşu ve bisiklet parkurlarıyla ünlü Alsancak semti İzmir’in en popüler gezi ve eğlence merkezidir. Sahil şeridi “Kordonboyu” (I. Kordon), Kıbrıs Şehitleri Caddesi, çarşısı, Gündoğdu Meydanı, Cumhuriyet Meydanı, rum evleri, kiliseler, sinagoglar, kordonun ilk iskelesi olan Pasaport İskelesi, II.Kordon eğlence dolu zaman geçirilebilecek oldukça hareketli ve keyifli yerlerdir. Alsancak Garı: İzmir’den Aydın’a uzanan verimli topraklarda yetişen tarım ürünlerini İzmir Limanı’na getirmek amacıyla yapılan ilk demiryolunun başlangıç noktası Alsancak Garı’dır. Gar binasının temeli 1857 yılında atılmış 1858 yılında hizmete girmiştir.


ATATÜRK EVİ MÜZESİ

1875-1880 yıllarında halı tüccarı Takfor Efendi tarafından ev olarak yaptırılmıştır. İzmir'e giren Türk ordusu burayı karargâh olarak kullanmıştır. Atatürk, 12 Şubat 1923’te toplanan İzmir İktisat Kongresi için şehre geldiğinde bu evde ilk kez konaklamış, toplantılarını ve kişisel çalışmalarını burada sürdürmüştür. 13 Ekim 1926’da bina İzmir Belediyesi tarafından satın alınmış, bazı yeni eşyalar konularak Atatürk’e hediye edilmiştir. Atatürk 1930-1934 yılları arasında İzmir’e beş kez gelmiş ve her gelişinde bu evde kalmıştır. 10 Kasım 1938’de Atatürk’ün ölümü ile kız kardeşi Makbule Baysan’a veraset yoluyla kalan ev, 25 Eylül 1940’da İzmir Belediyesi tarafından müze yapılmak üzere kamulaştırılmıştır. Atatürk’ün İzmir’e gelişinin 19. yılına rastlayan 11 Eylül 1941 tarihinde törenle müze olarak açılmıştır. 5 Ekim 1962’den itibaren Atatürk İl Kütüphanesi ve İzmir Şehri Atatürk Müzesi adını alan binanın mülkiyeti, 28 Aralık 1972’de Başbakanlık Kültür Müsteşarlığınca Maliye Bakanlığı kanalıyla İzmir Arkeoloji Müzesi’ne verilmiştir. 29 Ekim 1978’de restore edilerek törenle Atatürk ve Etnografya Müzesi olarak ziyarete açılmıştır. Etnografik eserlerin 1988 yılında açılan yeni Etnografya Müzesi’ne taşınmasından sonra Atatürk Müzesi olarak anılan müze, 1999-2001 yılları arasında yeni bir restorasyon geçirmiş, 2002’de kapılarını tekrar ziyarete açmıştır.


KADİFEKALE

Eski İzmir (Smyrna) dışında kentin Pagos’ta (Kadife Dağı) yeniden kurulduğu alandır. MÖ 4. yüzyılda kurulan kentte bugüne kadar varlıklarını sürdüren Helen, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait kalıntılar bulunmaktadır.Kadifekale, şehrin güneyinde 186 metre yükseklikteki bir tepe üzerindedir.Eski adı “Pagos” olan Kadifekale'de yaşayan Amazon kadınlarının, dağın eteklerinden inip, hâkimiyetlerini uzun yıllar burada sürdürdükleri rivayet edilmektedir. Bu kale Büyük İskender’in generallerinden “Lymachos” tarafından yaptırılmıştır. Ve günümüzde de bu döneme ait kalıntılara rastlanmaktadır. Bizans dönemine ait sarnıçlar da bulunmaktadır. Kadifekale’den günümüze yalnızca kalenin batısındaki 5 kulesi ile güneyindeki duvarlarının bir bölümü kalmıştır. Diğer kısımları yıkık haldedir. Turist bakımından İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yürüttüğü proje ile turizme katkı sağlanmasına yönelik çalışmalar yapılmaktadır.


İZMİR DOĞAL YAŞAM PARKI

1937 yılında Türkiye’de ilk hayvanat bahçesi olarak Kültürpark içinde 18 dönümlük alana kurulmuştur. 30 Kasım 2008 yılında Çiğli Sasalı’daki 425 dönümlük alanda Türkiye’nin ilk Doğal Yaşam Parkına’na dönüştürülmüştür. İzmir Hayvanat Bahçesinden ve yurtdışından getirilen hayvanlar burada, kendi doğal ortamları gibi bir alanda kafes ve tel olmadan kendi doğal yaşam alanlarındaki gibi yaşamaktadırlar. 120 türde: 1500 hayvan yaşamaktadırlar. 3000 ağaç ve 250 bitki türü vardır. Doğal Yaşam Parkı’nda ziyaretçilerin, hayvanları kendi doğal ortamlarında rahatça izleyebilmeleri için gezinti bantları, gözetleme kuleleri bulunuyor. Parkın giriş kısmında, içinde çok sayıda su kuşunun yaşayacağı 8.450 metrekare büyüklüğünde gölet yer alıyor. Parkta, çocukların ata binebileceği manej, ahırlar ve kümes bölümlerinin bulunduğu oyun alanları bulunuyor. Avrupa’nın en büyük doğal yaşam alanı olan İzmir Kuş Cenneti’nde 500 bin civarında kuş türü yaşamaktadır.


EFES (SELÇUK)

İzmir İli, Selçuk İlçesi sınırları içindeki antik Efes kentinin ilk kuruluşu M.Ö. 6000 yıllarına, kadar inmektedir. Son yıllarda yapılan araştırma ve kazılarda Efes çevresindeki höyükler (tarih öncesi tepe yerleşimleri) ve kalenin bulunduğu Ayasuluk Tepesi'nde Tunç Çağları ve Hittitlere ait yerleşimler saptanmıştır. Hititler Döneminde kentin adı Apasas'tır. M.Ö. 1050 yıllarında Yunanistan'dan gelen göçmenlerin de yaşamaya başladığı liman kenti Efes, M.Ö. 560 yılında Artemis Tapınağı çevresine taşınmıştır. Bugün gezilen Efes ise, Büyük İskender'in generallerinden Lysimakhos tarafından M.Ö. 300 yıllarında kurulmuştur. Hellenistik ve Roma dönemlerinde en görkemli zamanlarını yaşayan Efes, Asya eyaletinin başkenti ve en büyük liman kenti olarak 200.000 kişilik nüfusa sahipti. Efes, Bizans Dönemi tekrar yer değiştirmiş ve ilk kez kurulduğu Selçuk'taki Ayasuluk Tepesi'ne gelmiştir.


ŞİRİNCE (SELÇUK)

İzmir'in Selçuk ilçesine bağlı ve Selçuk'a 8 km. mesafede tarihi mimarisi korunmuş turistik bir köydür. Özgün adı olan Kırkınca'nın efsanevi bir çağda dağlara vuran kırk kişiye atfen verildiği rivayet edilir. Rum telaffuzunda Kirkice, Kirkince ve nihayet Çirkince gibi biçimler alan bu ad, Cumhuriyet'in ilk yıllarında dönemin İzmir valisi Kazım Dirik'in talimatıyla Şirince şeklinde resmileştirilmiştir. 19. yüzyılda, özellikle ihracata yönelik incir üretimiyle ünlü, 1800 haneli bir Rum kasabasıydı. 1923'te Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi sonucu Rumların ayrılmasıyla (çoğu Katerini'nin Nea Efesos köyüne yerleşmiştir), Kavala'nın Müştiyan (Moustheni) ve Somokol (Domatia) köylerinden gelen mübadillerle iskân edilmiştir. Köyün evvelce bağcılık, şarap üretimi ve zeytinciliğiğe dayalı olan ekonomisi, bir tütün bölgesinden gelen yeni sakinlerinin elinde bir süre sekteye uğramış, ancak son yıllarda artan turistik önemine paralel olarak, bu sektörler yeniden gelişmeye başlamıştır. Bağcılık ve zeytinciliğin yanısıra, şeftali, incir, elma, ceviz yetiştirilir. 1950'li yıllarda 2000-3000 civarında iken sonradan 700'e kadar düşen köy nüfusu, 1990'lı yıllardan itibaren turizmin gelişmesiyle birlikte tekrar yükseliş eğilimi içine girmiştir. Köyde halen bazı Rum evleri pansiyon olarak hizmet vermektedir.


MERYEM ANA EVİ

Selçuk’a 9 km. uzaklıktaki Meryemana Evi, Bülbül Dağı’nın üzerinde bulunmaktadır. İsa’nın ölümünden 4 ya da 6 yıl sonra, St. John’ın Meryem Ana’yı Efes’e getirdiği bilinmektedir. 1891 yılında Lazarist papazlar, Alman rahibe A. Katherina Emerich’in rüyası üzerine, Meryem Ana’nın son günlerini geçirdiği evin, araştırmalar sonunda bu yer olduğunu ortaya çıkarmışlardır. Bu olay Hıristiyanlık dünyasında yepyeni bir buluş olmuş ve din alemine ışık tutmuştur. Haç planlı ve kıbbeli olan bu yapı daha sonra restore edilmiştir. Müslümanlarca da kutsal sayılan evde, Papa VI. Paul’un 1967’deki ziyaretinden sonra, her yıl ağustos ayının 15. gününde ayinler düzenlenmekte ve bu ayinler büyük ilgi görmektedir. ÇEŞME, KUŞADASI, BERGAMA, FOÇA İLÇELERİ 1 SAAT MESAFEDEDİR.